Gözetim -4- “GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE”

Daha önceki yazılarımda GES sektöründe, üretici ve tüketici arasındaki duruma genel bir bakış yapmıştım. Yani üretimin yetersiz, tedarik sürecinin uzun olması. Sonuç olarak tüketicinin ciddi oranda maddi ve enerji kaybı yaşaması… Bu yazımda hem bu konuyu hem de GES sektörünün nereden nereye geldiğini, Avrupa Birliği’nin yeşil enerji için yaptığı düzenlemeleri ve bunun ülkemiz için sonuçlarını anlatmaya çalışacağım.

Yenilenebilir enerji sektörüne ilk girdiğim yıllarda özellikle güneş elektrik santralleri daha yeni yeni kurulmaya başlamıştı. Grafiklerde görüldüğü gibi 2014’ten itibaren GES sektöründe bir yükseliş var.

Yıllık ortalamaya baktığımızda son sekiz yılda yaklaşık 1 GW’lık kurulum görüyoruz. Ayrıca güneş elektrik kurulu gücün toplam kurulu güçteki payı ‘da % 8,05’e ulaşmış durumda. Dikkat edilirse 2021 ve 2022 oranları çok az değişim olduğunu gösteriyor. Tabii yıl sonunu beklemek gerekir. Şimdi bu rakamlara sevinelim mi? Yoksa üzerinde derin bi şekilde düşünelim mi?

Buna bir başka grafikle şöyle cevap vermek isterim.

Grafikte de net olarak görüldüğü gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının ülkemizdeki potansiyeli gösterilmektedir. Özellikle güneşten elektrik enerjisi üretim potansiyeli ekonomik olarak 305 TWh olarak verilmiş. Sonuç olarak iki grafiği karşılaştırdığımız zaman ortaya çarpıcı bir durum çıkıyor. Yani biz bu hızla gidersek (kısacana kaplumbağa hızı) önümüzdeki birkaç yüz yılda bu potansiyelimizi kullanacağız. Bu durumda yıllık yaklaşık ortalama 1 GW’lık GES kurulumu ile özellikle ülkemizin son zamanlarda büyük sıkıntı yaşadığı enerji alanında bu açığı sektör paydaşları ve son tüketiciler bu hızla mı karşılamayı düşünüyorlar. Enerjinin önemini bilmeyenimiz yoktur. Enerji sürekli olmazsa ne üretebilirsiniz ne de küresel pazarlarda rekabet edebilirsiniz. Bunu özellikle ihracat yapan sanayicilerimiz çok daha iyi anlamaktadırlar.

                  Özellikle GES sektöründe son sekiz yıldaki ülke performansımızı dünyadaki diğer ülkelerle de karşılaştırmak isterim.

Acaba dünyada ne durumdayız?

Buna birde dünyada kişi başına düşen güneş elektrik kurulu gücüne bakarsak daha iyi anlaşılır olacaktır.

Görüldüğü gibi dünyada en çok kurulu güce sahip ülkelerle karşılaştırma yaptığımız zaman hem ülkesel olarak hem de kişi başına düşen kurulu güç anlamında oldukça gerilerdeyiz. Bu tablolar bize şunu gösteriyor; böyle bir performansımızın olmasının sorumlusu kimdir veya eksiklikleri nedir? Acaba üretim ve hizmet alanındaki şirketlerimize sektörün önde gelen dernekleri ve STK’ler bu konuda yeterli bilgilendirme veya farkındalık yapamadılar mı? Yoksa daha önceki yazılarımızda dile getirdiğimiz özellikle panel üreticilerinin fiyat/tedarik konusunda yetersiz olması mı? Bunların cevabını sizlere bırakıyorum…

                  Ülkemizin güneş potansiyeli yukarıdaki grafikte de görüldüğü gibi oldukça yüksek. Bu potansiyeli kullanmak yerine çözümü başka enerji çeşitlerinde aramak ve her yıl ciddi miktarda enerji giderlerine maliyet ayırmak gerçekten bir çevreci olarak çok üzücü… Çözüm hemen üstümüzde ve hemen hemen her gün bize bakıyor. Umarım bu tablolar yıllar içinde olumlu anlamda değişir.

                  Yenilenebilir enerji sektörünün sorunlarını sadece fiyat/tedarik olarak görmek son derece yanlış olur. Elbet teki ülkemizde yaşanan kur dalgalanmaları, enflasyon ve faiz gibi ekonomik sorunları da görmek gerekir. Bu durum enerji yatırımlarını son derece olumsuz etkilemekte ve yatırımcıyı gelecek öngörüsü olarak ikinci kez düşündürmektedir. Fakat şu da unutulmamalıdır ki kur/elektrik fiyat potansiyeline baktığımız zaman elektrik fiyatlarının daha fazla arttığını görmekteyiz. Bu da gelecekte daha fazla elektrik zamlarının olması anlamına gelir. Bunu da son beş yıllık elektrik fiyatlarını bir grafikte göstermek isterim.

Grafikte de görüldüğü gibi son beş yıllık elektrik fiyatlarına baktığımızda % 661’lik bir artış görüyoruz. Özellikle 2022’de fiyat artışı oldukça yüksek seviyelerde. Birde son beş yıllık kur fiyatlarına bakalım.

Beş yıllık zaman diliminde dolar kurunun % 445 arttığı görülüyor. Burada rakamlar bize gösteriyor ki elektrik zamları kurdan daha fazla artıyor. Eğer üretim ve hizmet alanında çalışma yapan şirketlerimiz bu verileri dikkate almazsa daha çok elektrik faturası ödeyecek demektir. Dolayısıyla kendi enerjini üretmek her zaman daha karlı ve sürdürülebilir olacaktır. Tabii burada önemli bir duruma daha dikkat çekmek isterim; yatırımcı bu belirsizlik içinde finansman bulmakta zorlanıyor. Özellikle sanayicinin kredi limitinin aşılması enerji alanında yatırımlarını zorlaştırıyor. Burada da yine devletimizin teşvikleri ve sağlayacağı finansman kolaylıkları yatırımcıyı yenilenebilir enerji alanına yatırım yapmaya teşvik edecektir.

Karbon Nötr…

Gelelim bir başka önemli konuya. Bilindiği gibi Avrupa birliği artık yavaş yavaş yenilenebilir enerji alanlarına yatırımlarını hem hızla artırmakta hem de zorlayıcı yasalar çıkarmakta. Avrupa Birliği’nin “2050’de Karbon Nötr İlk Kıta” olmak için hazırladığı sınırda karbon uygulaması karbon salımını en aza indirmek için hem kendi içinde hem de ithal edilecek ürünler ile ilgili ek vergiler getirmekte. Önümüzdeki yıl yani 2023’te başlatılacak uygulamada, AB’ye ihraç edilecek ürünler için üretimde salınan sera gazı tonu başına vergiler alınacak. Bu uygulamayı ilk aşamada (demir, çelik, çimento, gübre, alüminyum ve elektrik) belli ürünlerde yapıp daha sonra kademeli olarak genişletmeyi hedefliyorlar. Toplam ihracatımızın yarıya yakınının AB’ye yapıldığı unutulmamalıdır.

Peki biz bu uygulamalara ne kadar hazırız?

Acaba ülkemizin karbon risk değerlendirmesi ne durumda?

Şekilde de görüldüğü gibi ülkemiz yüksek risk grubunda görünüyor. Bu durumun böyle devam etmesi ülkemiz ekonomisi adına büyük risk oluşturmaktadır. Şöyle ki; TÜSİAD’ın araştırmasına göre karbon vergisinin uygulamaya geçmesiyle, karbon fiyatının 30 €/ton olduğu bir durumda Türkiye’nin AB’ye yıllık 1 milyar €’nun üzerinde ödeme yapacağı tahmin ediliyor. Eğer bu rakam 50 €/ton olarak gerçekleşirse tahmini rakam 1,7 milyar €’nun üzerine çıkabilir. Artık bu durumun sonuçlarını ve taktirini yatırımcılarımıza özellikle de ihracatçılarımıza bırakıyorum…

                  Burada sektörel açıdan bir başka ayrıntıya daha dikkat çekmek isterim. Güneş elektrik santrali konusunda son yıllarda başvuru oranına baktığımız zaman olumlu rakamlar gelmekte.

Şimdi bu grafiklere baktığımız zaman panel üretiminin onaylı GES başvurularına yetişemediğini görüyoruz. Özellikle sanayi sektöründe 2019 mayıs ayından sonra yüksek oranda başvuru var. Ayrıca 2019’dan itibaren onaylı GES başvurularında yükselme var. Kaldı ki 2022’de 1 GW’ın üstünde GES kurulum hedeflenmekte. Fakat panel üretim rakamları nerdeyse yerinde saymış. Bu durumda üreticilere sormak gerekmez mi? Ana malzemesi panel olan GES kurulumlarının yine panel ihtiyacını kısa sürede nasıl karşılamayı düşünüyorlar? Ülke olarak amacımız yılda 3 GW‘lık kurulum yapmak ise acaba panel üreticilerimiz bunun farkında değil mi? Bunun cevaplarını da sizlere bırakıyorum…

Panel tedarik konusunda birkaç başka önemli soruna da dikkat çekmek isterim.

Panel tedariğinin bu kadar geç teslim edildiği bir ortamda elbette ki yerli panel üreticileri hızlı bir üretim sürecine gireceklerdir. Çünkü geçte olsa hızlı bir şekilde teslimat sürelerinin yerine getirilmesi gerekir. Sektörün önde gelenleri 2017 yılın son günlerin ’deki GES kurulum süreçlerini iyi bilirler. O zamanda hızlı üretimden dolayı panellerde üretim hataları (Junction Box, EVA v.s. gibi) çıkmıştı. Acaba aynı hatalar bir daha tekrarlanabilir mi? Eğer bu gibi sorunlar olursa bunun hukuki sonuçları olabilir?

Bir de bazı ticari ahlaka uymayan durumlar olabilir mi?

Yani bir A firması 0,43 $/w’dan peşinatını üreticiye verdi ve 6 ay sonra teslim alacak. Fakat B firması gelip 0,46 $/w’dan fiyat verip kendisine öncelik yaptırabilir mi? Bu durum tedarik sürelerinde domino taşı etkisi yapabilir?

Fiyat/tedarik konusunda dikkat çekmek istediğim son derece önemli bir konu daha var.

Bir sanayici panel almak için peşinatını yatırıyor. Ki bu rakam en az % 30 civarlarındadır. Ve bu durumda kurulum yapacağı güce göre ciddi miktarda parası 6 ay boyunca bağlı kalacak. Bir sanayici için sıcak paranın önemini anlatmaya gerek yok. Bir ay beklemek başkadır bir de 6 ay bekleyip paranızın bağlı kalması başkadır.

Peki panel tedarik süreleri en geç bir ay içinde teslim edilecek duruma getirilebilir mi?

Yani bu önemli sorunun üstesinden yerli üreticilerimiz gelebilir mi?

Bunu sektörün içinden bir arkadaşın M. Cevdet Eren.’nin bir araştırma yazısına atıf yaparak kısacana anlatmak isterim. Aylık 600 MW malzeme sevki için en az 195 milyon $ finansa ihtiyaç var. Bu limana kadar olan rakam. Buna birde ek gümrük vergisi, kkdf, kdv, işçilik, genel giderleri de eklersek rakam daha da yukarılara çıkmakta. Peki yıllık kapasitesi 8 GW olan yerli üreticilerimiz neden geç teslim yapmaktalarCevap basit aslında aylık ortalama 600 MW’lık üretim kapasitesine ulaşmak için büyük yatırımlar yapmanız gerekir. Peki bu yatırımları yapacak finansal güç var mı? Diğer yandan sektörün önde gelen temsilcileri GES kurulumlarını yıllık 3 GW olarak hedeflemektedirler. GÖNÜLDEN KATILIYORUM. Ama yukarıda yazdığım özellikle fiyat/tedarik konusunda yerli üreticilerimizin performansları ve finansal güçleri bu hedefin neresindeler?

Hedefler tek yanlı olmaz. Bütüncül olur. Birlikte olur.

Bu grafikler kısacana bize şunu gösteriyor: Yenilenebilir enerji alanında sektörümüzün dünya ortalamasında oldukça geri kaldığı ve bunun için yeterli bir çalışmanın olmaması durumunda özellikle ihracat kısmında büyük kayıplar yaşanacağı görülüyor.

Sorunlarımız belli, bunları kısacana şöyle özetleyebiliriz;
  • Panel fiyat/tedarik,
  • Yenilenebilir enerjiye yatırımla ilgili finansal zorluklar,
  • Yenilenebilir enerjinin öncülüğü ve farkındalık,
  • Küresel anlamda yenilenebilir enerjinin öneminin yeterince kavranamaması,
  • Yenilenebilir enerji için yeterli kapasitenin açılması

Sonuç olarak önümüzde aşabileceğimiz ve üstesinden gelebileceğimiz sorunlarımız var. Yatırımcı her zaman düşük maliyetli ve kısa zamanda geri dönecek yatırım yapmak ister. Yerli panel üreticilerimizin yukarıda yazdığım bu durumları gözden geçireceğini umuyorum. Çünkü bu durum kısa sürede kendilerine kazanç sağlayabilir. Ama uzun sürede kaybeden hepimiz oluruz. Elbette ki yerli sanayicimizi desteklemekten yanayım. Dövizimiz bizde kalsın isterim. Peki ya son tüketiciler ne yapacak? Son tüketicileri kim düşünecek? Avrupa’da bir paneli aynı maliyetlerle ve en geç bir ayda daha ucuza alırken ülkemizdeki yatırımcılar daha pahalı ve geç teslimle karşılaşıyorlar? Bunların taktirini de sizlere bırakıyorum…

                  Gözetimin kaldırılmasıyla hem rekabetçi ortam yaratılır hem de ülkemizin ekonomik kalkınmasına olumlu katkılar sağlayacaktır. Rekabetten korkmamak gerekir. Rekabet her zaman kaliteyi ve fiyat sürekliliğini ve ayrıca işsizliği de azaltmayı sağlayacaktır. Unutmayalım ki küresel bir dünyada yaşıyoruz. Kapılarınızı kapatmakla kendinizi korumuş olmazsınız.

                  Ve artık şu soru hem ulusal hem de küresel anlamda sorulmalı: Enerjinin kaynağının ne olup olmadığı? Yani yenilenebilir temiz enerji mi? Yoksa diğerleri mi?

GÖZETİM UYGULAMASININ KALDIRMA ZAMANI GELMİŞ MİDİR?

 

Hasan YİĞİT

29.05.2022

 


REKLAM

 

You may also like...